Antalya’da Mutlaka Ziyaret Edilmesi Gereken Göz Kamaştırıcı Güzellikler ve Tarihi Mekanlar
Kaleiçi Bölgesi
Kaleiçi şehrin en bilinen beş ilçesinden biri olan Muratpaşa’nın sınırları içerisinde yer alır. Kaleiçi’nin dar sokakları geçmişe, eski çağlara yolculuk yapıldığı hissini uyandırır. Bu Akdeniz yerleşimi birçok medeniyeti barındırmıştir, bazen de korsanlara ev sahipliği yapmıştır. Korsan limanı olarak da adı geçmektedir. Kaleiçi’nin tarihini anlamak için Antalya’nın tarihine yakından bakmak gerekir. Antalya, antik Pamfilya bölgesinin sınırları içerisinde yer alır. Şehir, Attalos tarafından kurulmuş ve Attaleia ismini almıştır. Kaleiçi Bölgesi Bergama İmparatorluğu hükümdarlığında hızlı gelişim göstermiştir. Bergama İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra bir dönem korsanların kontrolüne geçmiş olsa da Roma İmparatorluğu’nun hükümdarlığı ile parlak bir yerleşim olma özelliğini kazanmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde bölgenin surları genişletilmiş ve ticaretin artması ile de Atteleia Akdeniz havzasının en önemli liman kentlerinden birisi haline gelmiştir. Roma İmparatorluğu’nun en önemli hükümdarlarından birisi olan Hadrian Attaleia’yı ziyaret etmiştir ve bugün Antalya’nın en kıymetli yapılarından biri olan Hadrian Kapısı bu ziyaretin en önemli andıçı niteliğindedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise daha önce Anadolu Beyliklerinin kontrolünde olan Antalya bir şehzade sancağı işlevi görmüştür. Hükümdar olmaya aday şehzadelerin yetenekleri burada sınanmıştır.
Kaleiçi’nde yaklaşık olarak 3000 adet ev bulunmaktadır ve bu evlerin yenileştirilmesi ile bölge eski ihtişamlı görünüme kavuşmuştur. Kaleiçi bölgesi 1972 yılında “sit alanı” ilan edilmiştir ve bu bölgenin yanında iç liman bölgesi de eşsiz dokusuyla koruma altındadır. Kaleiçi bölgesi, 2000 yıllık tarihine ek olarak bugün de halen yerleşimin devam ettiği ender yerlerden bir tanesidir ve Antalya satılık emlak ilanları incelendiğinde en değerli mülklerin burada olması dikkatinizi çekecektir.. Helenistik Dönem’den Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanan tarihinde çok çeşitli medeniyetlerin izlerini korumayı başarmış Kaleiçi sizi eşsiz bir yolcuğa çıkaracak!
Antalya Müzesi
Müze, Türkiye’nin en gelen tatil belgelerinden birinde, Antalya’da yer alır. Türkiye’nin en büyük müzelerinden biri olmasının yanısıra, tarih öncesi ve antik çağa ait binlerce eseri barındırır. Müzenin söz konusu eserler hakkında sunduğu bütüncül tarih bilgisi de oldukça zengindir. Müze, Kaleiçi bölgesinin Batısında yer almaktadır. Antalya ili günümüz sınırları içerisinde onlarca Helenik, Helenistik ve Roma kentleri, şehirleri ve önemli arkeolojik kazı alanını barındırmaktadır. Bu alanlardan çıkarılan eserlerin ve parçaların en önemlilerii Antalya Arkeoloji Müzesi’nin eşsiz kolleksiyonunun ayrılmaz parçasını oluşturmaktadır. Müze, I. Dünya Savaşı sırasında İtalyan arkeologların şehir merkezinden eser kaçırması ile ilişkili olarak kurulmuştur. Eserlerin kaçırılmasını engellemek için sultanın danışmanları antik eserlerin gönüllü küratörü olmak için müracaat etmiş ve bunun neticesinde Antalya Müzesi kurularak kalan eserlerin derlenip bir çatı altında koruma altına alınmasına başlanmıştır.
Antalya Müzesi’ne Türkiye’nin farklı bölgelerinde yürütülen çeşitli kazılardan birçok eser gelmiştir ve bu eserler tematik olarak ayrılmış ve her biri farklı dönemleri temsil eden “salonlar”da sergilenmektedir. Müze, Roma dönemine ait sayısız heykel ve yontuya sahiptir. Bu eserler, Perge gibi bölgedeki Roma şehirlerinden müzeye getirilmiştir. Söz konusu muhteşem eserler müzenin gurur kaynağı niteliğindedir ve en ünlü sergilerinin içeriğini oluşturmaktadır. Müze, uluslararası ününün büyük bir kısmını bu eserlere borçludur. Bu eserlerin en görülmeye değeri de şüphesiz Herakles heykelidir.
Köprülü Kanyon
Köprülü Kanyon, Antalya’nın en çok ziyaret edilen yerlerden birisidir ve özellikle yaz mevsiminde binlerce turist tarafından ziyaret edilir. Kanyon’daki en popüler aktivite ise raftingdir. Ancak rafting dışında, yürüyüşle de kanyonun tarihi ve doğal dokusunun keyfini çıkarmak gayet mümkündür ve kanyona adını veren taş köprülerü bu yolla görmek de eşsiz bir tecrübe sunmaktadır.Köprülü Kanyon; binicilik, safari ve kampçılık ile ilgilenenler için de harika bir yerdir. Yaz mevsiminin kavurucu sıcağında titreten soğuk sularda rafting yapmak, muhteşem doğasında ata binmek veya kamp yapmak eşsiz bir tecrübe sunar. Rafting, kayak gibi su sporları için gerekli organizasyonu tur şirketleri ve seyahat acenteleri üstlenmiştir. Rafting için en ideal rotayı kanyon boyunca akan Köprüçay rotayı sunar ve nehirde yılın sekiz ayında da su sporu yapılabilir. Rota 12 kilometre uzunluğundadır ve çeşitli zorluk seviyelerine sahiptir. Su sporu rotalarının zorluk derecelerine göre ayrılması da tecrübeli veya tecrübesiz farketmeksizin herkesin kanyonda su sporu yapmasına olanak sağlayan önemli bir etkendir.
Perge
Antalya’nın şehir merkezine en yakın antik kent olan Perge bir ulusal hazinedir. Kent, kazılarda bulunan eserlerin önemi ve günümüze bir bütün olarak ulaşabilen ender antik kentlerden biri olması sayesinde UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne girmiştir. Perge’nin tarih ve sanat meraklıları için önemli bir yerleşke olmasının nedeni de kentin Antik Çağ’ın heykel yapım merkezi olmasıdır. Öyle ki, Perge kazılarında bulunan eserlerin sergilenmesiyle Antalya Müzesi dünya üzerinde Roma dönemine ait en zengin heykel koleksiyona sahip müzelerden biri haline gelmiştir. Bu nedenle, antik kentten sonra müzeye yapılacak bir ilave ziyaret Perge hakkında daha geniş bir bakış açısı kazandıracaktır ve kente olan hayranlığınızı pekiştirecektir.
Perge en parlak dönemini bir Roma İmparatorluğu kentiyken, MS 2. ve 3.yy’da yaşamıştır. Kenti ziyaret ettiğinizde gördüğünüz birçok yapı da bu döneme aittir. Elbette kentin tarihi bundan daha eskiye dayanmaktadır. Antik kente girişte iki kule dikkati çekmektedir. Kuleler kısmen tahrip olmuş olsa da görkemini korumayı başarmıştır ve Perge’nin sembolü olarak varsayılmaktadır. Bir zamanlar kente girişi sağlayan ana kapıdan geçildiğinde 300 metre uzunluğunda bir sokağa çıkıldığı ve bu sokağın sonunda ihtişamlı bir çeşmenin de insanları karşıladığı bilinmektedir. Aralarında Aziz Paul’un de olduğu, 2000 yıl önce yaşayanların adım attığı yerlerde dolaştığınızı bilmek de ziyaretinize başka bir keyif katacaktır.
Konyaaltı Plajı
Konyaaltı Plajı, 7 kilometreden fazla uzunluğa sahip olan ve Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki başlıca doğal güzelliklerden biridir. Plajı kıyısı olduğu suların kalitesi mavi bayrakla tasdiklenmiştir. Bu kısaca plajın ve kıyısı olduğu denizin yüzmek için elverişli ve plajın da sürdürülebilirliği gözeterek işletildiği anlamına gelmektedir. Plajdaki kum inceden ziyade çakıllıdır, bu da suyun temiz ve berrak kalmasını sağlamıştır. Konyaaltı Plajı ve civarı aynı zamanda şehrin en değerli mülklerine de ev sahipliği yapar ve bu durum Antalya satılık emlak ilanlarına da yansımıştır. Buna ek olarak plajda düzenlenen ve bu bölgeye her yerden insanları çeken eğlence faaliyetleri de şehrin geri kalanından ayrılmaktadır. Arkaplanda Bey Dağları’nın ve önplanda yeşilliklerle dolu bahçelerin olduğu güzel bir tablo varken aslında bir kent plajında olduğunuzu unutmanız çok olasıdır. Plaj denize girmeyecek insanlara da birçok imkanlar ve kolaylıklar sunmaktadır: Gölgesinde dinlenebileceğiniz ağaçlar, masalar, parterler, kafeler ve restorantlar. Ayrıca plaj şemsiyelerini, şezlongları plajdaki işletmelerden temin etmek de mümkündür. Plaj boyunca uzanan kaldırımlar da oldukça hareketlidir ve bugünlerde elektrikli scooterların ve bisikletlerin akınına uğramaktadır. Dahası, doğrudan plaj üzerine kurulu oteller de mevcuttur. Konyaaltı, plajda uzanmaktan fazlasını arayanlar için mükemmel bir yerdir. Plajda güneşlenip soğuk bir şeyler içtikten sonra küçük çakıllı berrak denize girebilir ve bunu ilave aktivitelerle daha eğlenceli hale getirebilirsiniz. Su sporları, rüzgar sörfü, yüzme, tenis gibi çeşitli faaliyetlerle ziyaretinizi çeşitlendirebilirsiniz. Haftasonları ise canlı performanslar, konserler ile Konyaaltı Plajı’ndaki kafelerin size sunduğu eğlenceli atmosferin tadını çıkarabilirsiniz.
Düden Şelalesi
30 kilometre uzunluğundaki Düden Çayı, Toros Dağları’ndan aşağı akarken iki farklı şelaleden dökülerek denize ulaşır. Aşağı ve Yukarı Düden olarak ayrılan bu şelalerin sonuncusu Antalya kıyısındadır ve 40 metre yükseklikten dökülerek Akdeniz’in sularına karışır. Aşağı Düden olarak anılan bu doğa harikası Antalya satılık emlak ilanlarına olumlu bir etkide bulunmuş ve falezlerin bulunduğu mülklerin değerini arttırmıştır. Yukarı Düden ise Antalya sahillerinin 15 kilometre Kuzeyinde yer alır. Bir doğal parkın içinde kalan şelale sırtını nefes kesen bir mağaraya vermiştir. Toros Dağları’ndaki Kırkgözler ve Pınarbaşı kaynaklarının birkaç kilometre boyunca ayrı aktıktan sonra birleşmesiyle Düden Çayı vücut bulur. Kısa bir mesafe içinde bu su yeraltına dalarak kaybolur. 14 kilometre yerin altından aktıktan sonra Antalya’nın Kepez ilçesinde su yüzüne çıkar ve çıktığı yere yakın bir yerde de Yukarı Düden olarak adlandırılan şelaleden dökülmeye başlar. Yukarı Düden Kepez ilçesi sınırları içerisinde kalmaktadır ve Kepez Antalya’nın en hızlı büyüyen ilçesi niteliğine sahiptir ve bölgeye ait Antalya satılık emlak ilanları bunu doğrulamaktadır. Birkaç yıla kadar meyve-sebze tarlalarından ibaret olan ilçe ve iskanın olmadığı şelale civarındaki yerler gelişmeye, binalar yükselmeye başlamıştır. Civarındaki kentleşmeye rağmen, bu durum şelalenin barındığı Düden Parkı’nda hissedilmez bile. Çay bahçelerini kaplayan uzun ağaçlarıyla, park Antalya’nın doğal merkezlerinden birini oluşturmaktadır. Bu adeta parkı Antalya kent merkezine yakın doğa harikası bir vaha yapmaktadır. Düden’in 40 metre yükseklikten Akdeniz’e döküldüğü falezler de görülmeye değerdir. Falezlerden dökülen gür sular ve altında duran insanların küçüklüğü şelalenin gücünü bir kez daha vurgulamaktadır. Şelalenin etrafında bile dökülen sularının yarattığı serinlik hissedilebilmektedir. Bu sıcaklık farkını falezlerin üstündeyken de hissetmek mümkündür. Denizden, bir botun içinden Aşağı Düden’i seyretmek de mümkündür ve pahabiliçilemez bir manzara sunmaktadır.